Kitap hakkında
Cezmi’ Tük edebiyatı’nda yazılan ilk tarihi roman sayılır. Namık Kemal’in Midilli’de kaleme aldığı bu romanın konusu Osmanlı Tarihinden alınmıştır. Cezmi’nin konusu XVI.yüz-yılda geçmektedir.Romanda kahramanımız Cezmi yiğit bir sipahi olmakla birlikte, bilgin bir şairdir de. Yakışıklıdır. Ciritte, atlı sporda ustadır. Kısa zamanda kendisini Saray efkanına sevdirmeyi başarır.Roman İtanbul’da başlayıp, Azerbapcan’da, İran’da süüp gider, Tebriz sa-rayındasona erer. Kişisel kanaatime göre yazar bu romanında kendi gençliğini yaşatmak isti-yor ya da kendi gençliğini yaşıyordur.
Romanın konusunun İstanbul dışına çıkmasının sebebi ise kahramanımız Cezmi’nin krkusuz karaktere sahip olmasından ve eli iyi kalem tutmasına rağmen kendine örnek aldığı padişahları (Kanuni ve Fatih) öne süerek gerekirse kanının dö-külmesini göze alıp Osmanlı Devletinin İran’a açtığı savaşa girmek istemesinden gelir. Os-manlı Devleti ile İran arasında savaş başlamasının sebebi ise şudur:İran’da, Şah tahmasm’ın oğlu Mehmet Hudabende, şahlık tahtında, eşi Şehriyar, kız kardeşi Perihan, Şah’ın kör olu-şundan da faydalanarak, siyasette, devlet işlerinde sözü geçer kişilerdir.Osmanlı çıkarına ay-kırı düşmesi ile birlikte her ne kadar dönemin sadrazamı Sokullu savaşı istemese de İran’daki bu iç karışıklıklardan faydalanmak amacı ile savaş açılmıştır. Solullu savaşı istemiyordu çünkü İran’da ordu yorulacaktı ve kayıplar verilecekti bu da Batı’da çıkması muhtemel olan
savaşlar için engel teşkil ediyordu. Nitekim Sokullu sonraları haklı çıktıysa da diğer vezir ve önemli devlet adamlarının Padişahı yalnış yönlendirmesiyle Müslüman kardeşlerimize savaş açıldı. Savaşa gönüllü katılan kahramanımız Cezmi Adil Giray’la bu savaşta tanışırlar. İran ordusu perişan edilir, birçok yerler ele geçirilir. Gazi Giray kardeşi Adil Giray esir düşerler. Romanın önemli bölümleri İran sarayında Adil Giray, Perihan ve Şehriyar’ın çevresinde ge-çer. Bu iki kadın Adil Giray’a aşık olurlar. Perihan seviştiği Adil Girayla Osmanlı Ordusunun yardımını alarak İran saltanatını ele geçirmek amacındadır. Perihan sünnî mezhebindendir. Bunu Şehriyar haber alır. Taraflar kanlı bir boğouşmaya başlarlar. Şehriyar, Perihan ve de Adil Giray ölüler. Cezmi yaralanır. Derviş kılığına girerek büyük zoluklar altında ülkesine döner.
(edebyahu.com adresinden alıntıdır)
Konu
Kitapta genç, cesur,
vatanını ve milletini herşeyden daha çok seven bir yiğidin devleti için
yaptıkları ve savaştaki kahramanlıklar anlatılıyor.
Özet
Cezmi yiğit bir
sipahi olduğu kadar, bilgin bir şairdir de Yakışıklıdır. Ciritte, atlı sporda
ustadır. Roman İstanbul’da başlar.
XVI. yüzyıl içinde
Avrupalılar, Amerika’nın hemen her tarafına sokularak, o zamana kadar kayıplarda
kalmış ve hiç işlenmemiş olan bu yeni dünyanın her çeşit faydalı hazinelerinden
hisse almaya başladılar.
XVI. Yüzyılın
üstünlükleri sadece bunlardan da ibaret değildir. Yine bu yüzyıl içinde, Büyük
Türk Hakanı ve Türk Orduları Başkomutanı Kanuni Sultan
Sülayman I. Şanlı bayrağımızı, şafaklar içinde doğmuş bir hilal gibi,
Viyana’larda, Tebriz’lerde, İspanya ve Hindistan’larda dolaştırarak dünyanın
doğusunda, batısında şanla, şerefle dalgalandırıyordu.
Kanuni’nin ölümünden
sonra başa Yavuz Sultan Selim geçmişti. Bunun üzerine İran Safevi Devleti, Türk
milletiyle savaş alanında boy ölçüşmeyi kolay sanıyor; birtakım boş hayallere
kapılmaktan kendilerini alamıyorlardı. İşte o arzuların, o huyların sonucuydu
ki, Safevi Devletiyle Osmanlı Devleti birbirine harp ilan etti.
Devrin sadrazamı
Sokullu Mehmet Paşa, bu savaşı faydasız görüyor ve yapılmasını istemiyordu. Daha
sonraları devletçe kararlaştırılan İran seferi ve savaşın başlaması, tecavüzün
önce düşman tarafından yapıldığı düşüncesine dayandı. Ve şuarada burada başlayan
Gürcü isyanlarının bastırılacağı söylentisi ortaya atılarak, ordu Üsküdar’a
çekildi.
Cezmi ise, yüzünde
zeka ışıkları, parlayan mert tavırları ve göz alıcı gençliği ile koca bir
ordunun içinde en seçkin bir yaratık sayılacak kadar herkesin takdir ve iltifat
bakışlarını üzerine çekip duruyordu.
İran Hükümeti, Türk
ordusunun İstanbul’dan hareketini haber alır almaz, Tokmak Han’I Gürcistan
Muhafızlığına tayin eylediği gibi, Tebriz’deki askerine de, Allah Kuli Han
komutusunda, Van üzerinden Anadolu!ya hücum emrini vermişti. İki ordu Çıldır
sahrasında karşılaştı.
Osmanlı ordusunun
başında Derviş Bey bulunuyordu. Derviş Paşa, genç bir kahraman, usta bir binici
olduğu kadar da yaradılıştan çok heyecanlı ve hiddetli bir zattı; en küçük bir
şeyden hemen parlayıverirdi. Düşmanla karşılaştıkları zaman, kükremiş bir aslan
kesildi. Düşman kendilerinden kat kat fazlaydı;fakat o, aradaki bu sayı farkına
hiç önem vermedi; bayrağı altında bulunan üç dört yüz yiğitle koca bir ordunun
ta kalbine, en can alacak yerine saldırmakta bir an bilr tereddüt
etmedi.
Düşmanın kimini
yerlere seriyor, kimini çil yavrusu gibi darmadağın ediyordu. Fakat ne çare ki
saflarımız gittikçe seyrekleşiyordu. Buna karşılık düşman askeri ise,
mütemadiyen takviye aldığı için, azalmak şöyle dursun, bilakis gittikçe
çoğalıyordu. İranlılar hücumlarıyla nihayet birliğimizi kuşatmaya muvaffak
oldular ve bir hayli askerimizi de şehit ettiler.Derviş Paşa bu elverişsiz
şartlar altında yılmıyor, yanında sağ kalan bir avuç kahramanla göğüs göğüse,
kılıç kılıca bir boğuşma ile düşmanı saatlerce hırpalıyor,
hırpalıyordu.
Nihayet Tokmak Han
tarafından üzerlerine dolgun mevcutlu bir süvari alayıdaha sevk edildi. Bu taze
kuvvet, şiddetli bir saldırışla Paşa’nın yanında bulunanlardan otuz kadar
kahramanı şehit ettikten sonra, topuz ve kılıç darbeleriyle kendisini de atından
düşürdüler.
Genç ve kahraman Türk
komutanı yaya kaldığı halde, tek başına koca bir alayla bir hayli zaman başa
çıktı; birbiri ardına üzerine saldıran üç iranlıyı birer kılıçta ikiye böldü.
İranlılar, şiddetli bir hücum ile Paşa’nın sağ tarafında bulunan birkaç
süvarimizi de şehit ettikten sonra, bir okla paşa’nın atını öldürdüler; ikinci
bir oklada kendisini yaraladılar.
Cezmi bulunduğu
yerden paşa’nın düştüğü tehlikeyi görünce, gözlerini kan bürüdü; tüyleri diken
diken oldu. Adeta kendinden geçmiş denilecek heybetli bir tavırla :
_Paşa yerlerde
yatıyor! Dinini, milletini, devletini seven arkamdan gelsin!…
Diyerek kılıcını
ağzına, kargısını aline aldı. Ferhat Paşa’nın yadigarı olan küheylanın dizginini
boynuna attı, başını düşman üzerine çevirdi ve düşmana hücum etti. Yanında
bulunanlar da kendisiyle birlikte ileri atılmakta bir an bile tereddüt
etmediler; komutanlarını kurtarmak için belki rüzgarla yarışabilecek kadar hızlı
koştuğu için,Paşa’nın etrafını sarmış bulunan düşman askerlerine herkesten önce
o yetişti; birbiri ardınca birkaç düşmanı tepeliyerek paşa’nın hemen yanına
vardı ve yere indi.
Paşa’yı kendi atına
bindirdi. Saygı ile üzengisini öptüğü sırada öteki arkadaşları da yanlarına
geldiler. Atını Paşa’ya verdiği için yaya kalan Cezmi de ani bir hareketle bir
İran süvarisinin dizginine sarıldı. Fevkalade bir ustalıkla adamı öldürerek
altındaki ata atladı ve savaşan arkadaşlarını arasına karıştı.
Aradan biraz zaman
geçmişti ki, düşman saflarının arkasında siyah bir duman belirdi. Tam o sırada
bizim askerlerin arkasında da kızıl bir toz bulutu kalktı. Öyle ki, bulutun
büyüklüğüne ve dehşetine bakılsa, yerler gökler birbirinin üzerine yığılmış
geliyor sanılırdı. Ordumuza taze kan geliyordu.
Özdemiroğlu Osman
Paşa kuvvetleri biçare askerlerimizin yardımına koşuyordu. Bu kuvvetler düşmanın
üzerine yağmur yağarcasına kurşun yağdırıyorlardı. Fakat o devrin silahları
sudan etkilendikleri için, yağmurun şiddetiyle, on-oniki dakika içinde bütün
bütün kullanılamaz hale
gelmiş ve iş yine kılıca dayanmıştı. O devirde ateşli silahları en iyi kullanan
Türklerdi. Türklerin ellerindeki ateşli silahler işlemez hale gelince İranlılar
çoğunluklarına güvendiler; ordumuza hücum etmeye başladılar.
Deviş Paşa çadırına
çekilince, Cezmi de hemen savaşa katıldı. Gösterdiği kahramanlık ve ustalığa
yalnız bizimkiler değil, karşı tarafın kahraman kişilerini bile hayran bıraktı.
At, silah kullanmakta öyle harikalar gösterdi ki, komutanı Osman Paşa gibi
vazifesinden başka birşeyi gözü görmeyen olanca dikketiyle savaşı idare etmekte
olan ciddi bir askeri bile vaik vakit adeta tertibatını unutturacak kadar
hayranlıkla kendisini seyretmek zorunda bıraktı.İranlılar, hava iyice kararınca
tabana kuvvet kaçtılar.
Savaştan sonra Osman
paşa, Derviş Paşa’nın yanına giderek durum değerlendirmesi yaptılar. Cezmi’nin
kahramanlıklarından bahsettiler ve Cezmi’yi yanlarına çağırttırarak onu
ödüllendirdiler.
Cezmi’nin savaşta
tanıştığı Adil Giray ve kardeşi Gazi Giray bu savaşta esir düşmüşlerdir ve İran
sarayına götürülürler. Burada Perihan ve Şehriyar Adil Giray’a aşık olurlar.
Sünni mezhebinde olan Perihan, seviştiği Adil Giray’la, Osmanlı ordusunun da
yardımını alarak İran saltanatını ele geçirmek amacındadır. Bunu Şehriyar haber
alır; taraflar kanlı bir boğuşmaya tutuşurlar. Şehriyar, Perihan ve Adil Giray
ölürler. Cezmi yaralanır ve derviş kılığına girerek güçlükle vatanına
döner.
Ana
Fikir
Herkes, vatanı için
elinden gelen herşeyi yapmalı hatta uğrunda canını seve seve
verebilmelidir.
Şahıslar ve
Olaylar
Kitapta olaylar en
küçük ayrıntısına kadar anlatılmıştır. Çok sürükleyici bir anlatım tarzı vardır.
Ama yazar bazen konunun dışına çıkarak, bunun da farkına vararak “konunun dışına
çıktık galiba, kaldığımız yerden devam edelim.” şeklinde ifadeker kullanmış ve
bu da akıcılığı zaman zaman yok etmiştir.
CEZMİ: Genç ve
yakışıklı bir delikanlıdır. At ve okçuluk sporunda oldukça ustadır.
ADİL GİRAY: Adil
Giray, doğuştan şair olduğu kadar da asker yaradılışlıydı. Vicdanı temiz,
kültürü kuvvetli, dindar ve hamiyetli bir insandır.
PERİHAN: İran Safevi
Devleti’nin hükümdarı Tahmasp’ın kızıdır. Politika alanında çok başarılıdır.
Tanrı’nın özene bezene yarattığı eşsiz bir dünya güzelidir.ahlak ve karakter
bakımından da emsali yoktur. Çok cesur ve her bakımdan kuvvetlidir.
ŞEHRİYAR: Kırkına
yaklaştığı halde, tazeliğini ve güzelliğini kaybetmemiştir. Yılan gibi görünüşte
zayıf, fakat kuvvetli bir bünyesi vardır. Aciz kaldığı zaman yılan gibi sürünür;
fakat eline bir fırsat geçer geçmez insanı sokar
DERVİŞ PAŞA: Sokullu
soyundandır. Saldırdığı zaman şiddetle saldıran, temiz yürekli, genç bir
kahraman olduğu gibi, binicilikte de diğer komutanlardan ve belki Türk
sipahisinin hepsinden daha üstün sayılan bir şahıstır.
(bilgiyelpazesi.net adresinden alıntıdır.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder