9 Şubat 2015 Pazartesi

Kendi Gök Kubbemiz’den Seçme Şiirlerde Mekân İncelemeleri

Kendi Gök Kubbemiz’den Seçme Şiirlerde Mekân İncelemeleri


Yahya Kemal, şiirlerinde sık sık tarih kokan şehirlerden söz eder. Şiirlerinde milli değerleri, Türk kültür ve felsefesini anlatmaya çalışır. Türk tarihini ele alırken onun hareketliliğini teşkil eden aşk, mutluluk, coşkunluk ve yaşama sevinciyle dolu sözcükler kullanır.
‘Süleymaniye’de Bayram Sabahı’ şiirinde Süleymaniye’yi anlatırken coşkuyla doludur. Şair, mekânı tasvir ederken her mısraında manevi ve tarihi atmosferi yansıtmaya çalışmıştır:

Ordu milletlerin en çok döğüşen, en sarpı
Adamış sevdiği Allah’ına bir böyle yapı.
En güzel mâbedi olsun diye en son dînin
Budur öz şekli hayal ettiği mimarinin.
Görebilsin diye sonsuzluğu her yerden iyi,
Seçmiş İstanbul’un ufkunda bu kutsi tepeyi;
Taşımış harcını gazileri, serdâriyle,
Taşı yenmiş nice bin işçisi, mimariyle.
Hür ve engin vatanın hem gece hem gündüzüne,
Uhrevi bir kapı açmış buradan gökyüzüne,
Tâ ki geçsin ezeli rahmete ruh orduları…
Bir neferdir bu zafer mabedinin mimârı.

Tarihin nidalarını top sesleriyle bizlere duyuran şair, tarihin izlerini her karesinde taşıyan şehirleri anarak okuyucuya o heyecanı duyurmuştur:

Karşı dağlarda tutuşmuş gibi gül bahçeleri,
Koyu kırmızılık gökten ayırmakta yeri.
Gökte top sesleri var belli derinden derine;
Belki yüzlerce şehir sesleniyor birbirine.
Çok yakından mı bu sesler, çok uzaklardan mı?
Üsküdar’dan mı? Hisar’dan mı? Kavaklar’dan mı?
Bursa’dan, Konya’dan, İzmir’den uzaktan uzağa,
Çarpıyor birbiri ardınca o dağdan bu dağa;
Şimdi her merhaleden, tâ Beyazıd’dan Van’dan,
Aynı top sesleri bir bir geliyor her yandan.
Ne kadar duygulu engin ve mübarek bu seher!
Kadın erkek ve çocuk, gönlü dolanlar, yer yer,
Dinliyor hepsi büyük hatıralar rüzgarını,
Çaldıran topları ardınca Mohaç topları

Adı geçen mekânlar, ülkemiz sınırları içinde yer alan şehirlerdir. Bununla beraber şiirin ilerleyen mısralarında Osmanlı’ya toprak olmuş diğer şehirler de geçmektedir:

Gökte top sesleri, bir bir, nerelerden geliyor?
Mutlaka her biri bir başka zaferden geliyor:
Kosva’dan, Niğbolu’dan Varna’dan, İstanbul’dan…
Anıyor her biri bir vak’ayı heybetle bu an;
Belgrat’dan mı? Budin, Eğri ve Uyvar’dan mı?
Son hudutlarda yücelmiş sıra dağlardan mı?
Deniz ufkunda bu top sesleri nerden geliyor?
Barbaros, belki, donanmayla seferden geliyor!
Adalardan mı? Tunus’dan mı, Cezayir’den mi?
Hür ufuklarda donanmış iki yüz pare gemi
Yeni doğmuş aya baktıkları yerden geliyor;
O mübarek gemiler hangi seherden geliyor? (K.G.K, 2010:3)

İstanbul’a hayranlığını pek çok şiirinde gösteren Yahya Kemal, İstanbul’u tarihiyle, kültürüyle, doğa güzellikleriyle mısralarında anlatmıştır. “İstanbul Fethini Gören Üsküdar” adlı şiiriyle Üsküdar’ı kişileştiren şair, İstanbul’un fethini Üsküdar’ın bakışıyla okuyucuya göstermeyi başarmıştır:

Gürlemiş Topkapı’dan bir yeni şiddetle daha
Şanlı nâmıyle “Büyük Top” denilen ejderha.
Sarf edilmiş nice kol kuvveti gündüz ve gece,
Karadan sevkedilen yüz gemi geçmiş Halic’e;
Son günün cengi olurken, ne şafakmış o şafak,
Üsküdar, gözleri dolmuş, tepelerden bakarak,
Görmüş İstanbul’a yüzbin meleğin uçtuğunu;
Saklamış durmuş, asırlarca, hayalinde bunu. (K.G.K, 2010:16)

Yahya Kemal’in  şiirlerinde sık sık mekan olarak şehir ve semt adı geçer. Bunların dışında dağ, tepe, ağaçlık, kır, ufuk, gök, deniz gibi yerlere de şiirlerinde rastlanır. Özellikle ufuk, gök ve deniz onun psikolojik durumunu yansıtması bakımından önemlidir. Mehmet KAPLAN, “Yahya Kemal’in Şiirlerinde İç Sıkıntısı ve Sonsuzluk Duygusu” adlı makalesinde bu konuya şöyle değinmiştir:

“Yahya Kemal’in şiirlerinde sonsuzluğun maddi sembolleri olan ‘ufuk’, ‘deniz’ ve ‘gök’ büyük bir yer tutar. Bütün bu sembol ve hareketlerin arkasında şairi o yaşta bedbaht eden ‘melal’ , ‘iç sıkıntısı’, ‘hasret’ duyguları vardır.” ( KAPLAN, 1996: 258)

‘Gece’ adlı şiirinde şair tepe, ağaç ve sulardan oluşan bir mekan tasvir etmiş ve okuyucunun o tarif ettiği ufuklarda kaybolmasını eşsiz mısralarıyla sağlamıştır:

Kandilli yüzerken uykularda
Mehtabı sürükledik sularda

Bir yoldu parıldayan gümüşten,
Gittik… Bahs açmadık dönüşten.

Hülya tepeler, hayal ağaçlar…
Durgun suda dinlenen yamaçlar…

Mevsim sonu öyle bir zaman ki
Gaip bir musikiydi sanki.

Gitmiş kaybolmuşuz uzakta,
Rü’ya sona ermeden şafakta… (K.G.K, 2010:30)

Yine ‘Özleyen’ şiirinde de aynı mekânlara rastlanır:

Gönlümle oturdum da hüzünlendim o yerde,
Sen nerdesin, ey sevgili, yaz günleri nerde!
Dağlar ağarırken konuşurduk tepelerde,
Sen nerde o fecrin ağaran dağları nerde!

Akşam, güneş artık deniz ufkunda silindi,
Hulya gibi yalnız gezinenler köye indi,
Ben kaldım, uzaklarda günün sesleri dindi,
Gönlümle, hayalet gibi, ben kaldım o yerde. (K.G.K, 2010:91)

Şiirlerinde ölüm temini sıkça işleyen şair, ‘O Taraf’ adlı şiirinde farklı bir aleme geçişin başlangıcı olan ölümle nasıl bir mekana yol alındığını tasvir etmiştir. Öte âlemin nasıl bir yer olduğunu tarif ederek orayı zihinlerde canlandırmaya çalışmıştır:


Gördüm ölüm diyarını rüyada bir gece
Sessizlik ortasında gezindim kederlice.

Durmuş saat gibiydi durup geçmeyen zaman.
Donmuş sukut içinde güneş görmeyen cihan.

Hakimdi yerde ufka kadar uhrevi vakar;
Bir çeşme vardı her tarafında ziya akar;

Geçtikçe bembeyaz gezinenler üçer beşer;
Bildim ki ahret denilen yerdedir beşer.

Baktım hüzünle her birinin benzi sapsarı.
Sezdim ki gövdesizdi, hayaliydi boyları.

Bir başka semte doğru dönerken bu gezmeden
Bir tas ziya alıp içiyorlar o çeşmeden;

Allah’a şükredip duruyorlar ve kol kola
Sessiz, yavaş dalıyorlardı bir yola

Naklettiğim gibiydi bu rüyada gördüğüm.
Rüya bu. Yoksa başka bir alem midir ölüm? (K.G.K, 2010:63)


Yahya Kemal’in, şiirlerinde mutlaka bir mekân söz konusudur. Bu mekânlar onun ruh âleminin yansıması olmakla birlikte benliğine derinden işleyen yerlerdir. Ayrıca tarih onun için ayrı bir yer tutar ve tarihin izlerini mekânlarla ve tarihi şehirlerle şiirlerine yansıtmıştır.

 İstanbul sevdalısı olan Yahya Kemal’in, İstanbul’u pek çok şiirinde konu etmesinin sebebi burayı vatanın sembolü olarak seçmesidir. Zira kolektif ruhun en iyi şekilde İstanbul’da tezahür ettiğini düşünmektedir. Ayrıca İstanbul onun duygu ve düşüncelerinin şekillenmesinde önemli bir yere sahiptir.


Yahya Kemal’in şiirlerini okurken İstanbul’un adım adım semtlerinde dolaştığımız hissine kapılırız. İstanbul’u merak eden şiir severlerin Yahya Kemal’in şiirleriyle şehrin tüm karesinde gezdiği ve birçok semti gördüğü düşüncesine kapılması olasıdır. Kısacası İstanbul’u seven ve bunu şiirlerinde başarıyla gösteren Yahya Kemal, okuyucularına da bu kutlu beldeyi sevdirmiştir diyebiliriz.


HAZIRLAYAN:
edebiyatodevleri.blogspot.com.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder