10 Şubat 2015 Salı

ŞEYH SÂDÎ-İ ŞİRAZÎ

ŞEYH SÂDÎ-İ ŞİRAZÎ


    İran edebiyatının en büyük şairlerinden biri olarak kabul edilen Sâdî’nin asıl adı Ebu Abdullah Muşarrif b. Muslih el-Şirazî’dir. Ancak o, Sâdî-i Şirazî yahut Şirazlı Sâdî olarak tanınmıştır.

   Sâdî, 1193’te Şiraz’da dünyaya geldi. 12 yaşında yetim kaldı. Moğol istilası üzerine M. 1225 yıllarında Bağdat’a geldi ve tahsilini burada bulunan Nizamiye Medresesinde tamamladı. Burada Sühreverdi ve Ebulferec bin Cezvi gibi hocalardan dersler aldı. İşte Sâdî’i Sâdî yapan, bu eğitimler sonucunda edindiği bilgilerdir. Fakat Sâdî, “bilgi” ile yetinmemiş “bilgelik” yolunu seçmiştir.

   Onda bilginin bilgeliğe dönüşmesi daha çok yaptığı seyahatler ve bu esnada kazandığı tecrübelerle olmuştur. Sâdî, eğitim sürecinde sonra başta Hemedan ve Horasan olmak üzere, hemen bütün doğuyu gezip dolaşmış, bir süre Mekke, Şam ve Kuzey Afrika’da ikamet etmiştir. Bir ara Kudüs’e giderken Frenklerin eline düşen Sâdî, daha sonra Trablusşam’da esirlerle birlikte hendek kazarken, ileri gelen bir Halepli tarafından 10 dinar karşılığında esirlikten kurtarılmış ve Halep’e götürülerek kızıyla evlendirilmiştir.

   Sâdî, işte böylesi uzun ve maceralı yolculuktan sonra, M. 1257 yılında Şiraz’a döner. Sâdî’nin eser telifi, bundan sonra başlar. Zira ülkesine döndüğünde devlet başkanları Ebu Bekr, Moğollarla sulh yaparak ülkesini rahata kavuşturmuştu. Bundan yararlanan isimlerden bir de Sâdî olmuş ve bu hükümdar tarafından kabul görmüş ve böylesi uygun bir ortamda eser telifine başlamıştır. Dikkat çeken bir nokta da Sâdî’nin bu sıralarda elli yaşında olmasıdır. Bu, şu anlama gelmektedir. Yazar, o tarihe kadar herhangi bir eser kaleme almamış ve yıllarını bilgi ve tecrübe edinmeye harcamıştır. Eserlerini bundan sonra vermeye başlayan yazar, kısa zamanda tanınmış ve şöhreti memleketinin dışına taşmıştır. Bilhassa Osmanlı coğrafyasında büyük bir ilgi görmüştür


Birkaç sene sonra ülkesindeki şartlar değişti. Hamileri olan Ebu Bekr bin Sa’d bin Zengi ve oğlu İkinci Sa’d vefat etti. Yerine çocuk yaşta bulunan ikinci Sa’d’ın oğlu Muhammed geçti. Bu hükümdarla birlikte Salgurlu Hanedanı çöktü ve 1264’te de Moğol hâkimiyeti altına girdi. Sâdî, bu olaylar üzerine tekrar Şiraz’dan ayrılıp Mekke’ye gitti. Hacını eda etti. Ardından Şiraz’a tekrar döndü. Bundan sonraki hayatını ise mezarı için ayrılan yerin yanındaki dergâhta ibadet edip ilim öğretmekle geçirdi. 1292’de Şiraz’da vefat etti. Mezarı Şiraz’ın kuzeydoğusunda, şimdi kendi adıyla anılan hangahının bulunduğu yerdedir. (1)

 ESERLERİ

    Sadi, eserlerini manzum (ölçülü yazı - şiir) ve nesir (düz yazı) olarak kaleme almıştır. Eserlerinin toplamı yirmiyi geçmektedir. Bostan, Gülistan, Akl u Aşk, Takrîr-i Dibace, Nasihatü'l-Mülûk ve Havatim öne çıkan eserlerindendir. Eserleri vefatından sonra "Bîsütûn"dı altında külliyat olarak bir araya toplanmıştır.
Sadi'nin Bostan adlı eseri ahlak, terbiye, tevazu, mertlik, adalet, ihsan, rıza, kanaat, şükür, tövbe gibi muhtelif konuların işlendiği on bölümden oluşmaktadır.
 Eser hikaye ve menkıbelerle zenginleştirilmeye çalışılmıştır. Bu esere bir çok kişi tarafından şerh yazılmıştır. Eserde, hükümdarlar övülmekten çok hakka, adalete ve doğruluğa davet edilmektedir.
   Gülistan; hükümdarların hal ve hareketleri, derviş ahlakı, kanaat ve fazilet, susmanın yararları, sevgi ve gençlik, zayıflama ve ihtiyarlık, terbiyenin ehemmiyeti, sohbetin adabının işlendiği sekiz bölümden müteşekkildir.
Eserde, yazar bizzat müşahede ettiği konulara da yer vermektedir. Ayrıca büyük alimlerin sohbet ve toplantılarında duyduklarını, öğrendiklerini aktarmaktadır. Hem nesir hem de manzum kısımlar yer almaktadır. Aktarılan fikir ve düşünceler net bir biçimde, kısa ve açık şekilde kaleme alınmıştır.
Sadi'nin özellikle bu iki eseri hemen hemen bir çok dünya kütüphanesinde yer almaktadır. Eserler bir çok dünya diline çevrilmiştir. İslam aleminde büyük rağbet gören bu eserler medreselerde ders kitabı olarak okutulmuştur. Şerh ve tercümeleri yayınlanmıştır. Eserlerindeki akıcı üslubu ve insanları sıkmayan tarzı, edebi sanatlardan istifade edilerek vücuda getirildiğini göstermektedir. Yazar, gezmiş bulunduğu çok geniş çevrelerden edinmiş olduğu tecrübelerini ve görgüsünü, medreselerde elde ettiği eğitimi, seyahatleri boyunca temas kurduğu alimlerle yaptığı sohbetleri güzel bir şekilde işlemiştir. İlim öğrenme ve öğrendiklerini aktarma konusunda güzel ve örnek bir hayat yaşamıştır (2)
                                                      
1. www.somuncubaba.net-2012-02-0136-15sadi_sirazi.pdf , 

2 .
http://www.msxlabs.org/forum/edebiyat-ww/79808-sadi-sirazi-sadi-sirazi-kimdir-sadi-sirazi-hakkinda.html#ixzz1oU3clu3t , 



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder